[ad_1] 24.05.2023 16:32 Son Güncelleme: 24.05.2023 16:32 Haber Kaynağı: Betül Memiş / Cnnturk.com ..
[ad_1]
1918 – 1975 yılları arasında bu dünyayı şereflendirmiş (1972’de açılan BMW Müzesi’ni de tasarlayan, savaş sonrası mimarinin önemli bir figürü olan) Avusturyalı Mimar Karl Schwanzer, oturulan bir yapıyı, mimariyi; “4 duvar ve başımızın üzerinde bir damdan daha fazla olan bir şey” olarak tarifler ve daha fazla olanı sanatsal, sosyolojik, antropolojik, estetik, tarihi ve kültürel unsurlar olarak işaret eder. Fakat sanat tarihine baktığımızda durumun pek de iç açıcı olmadığını gözlemleriz; resmin, müziğin ve edebiyatın daima ilk sırayı aldığını, mimariye ise hak ettiği değerin verilmediğini… “Sanat ve Toplumsal Hayat” kitabında Georgi V. Plehanov ise, “Sanat sanat için mi, toplum için mi?” sorusuna cevap aramak yerine sorunun yanlış sorulduğunu belirtir ve şöyle devam eder:
“Problemin, olması gereken şey bakımından değil, olmuş ve olmakta olan şey bakımından ele alınması gerekir.” Bu bakış açısını sanat ve mekân için de geçerli kılan eleştirmenler var. Mesela (yeni sanat tarihinin öncüsü olarak bilinen) sanat tarihçisi Carol Greene Duncan, sanat müzesi ve galeri alanlarının kalıcı bir ritüelin bir çeşidi olarak kurgulandığını, bu ritüelin hem kişisel hem de sosyal olduğunu belirtir.
Şimdi burada biraz nefeslenip duralım ve yaşadığımız şehrin veya semtin yaşam alanlarını, mimarisini, kültür sanat içindeki hemhalini düşünelim ve hatta ömür sayacında kendimize mola niyetine, üşenmeyip yola düşüp keşfe çıkalım!
Merhaba kelamımızın güzergâhında, izninizle sizleri tarihi bir semte, Eminönü’ne götürmek isterim. Tarih denilince aklımıza gelen ama tarihin sanatla ve mimarinin kültürle bugüne yansıması veya karması denilince Eminönü eminim aklımıza gel(e)miyordur. Fakat vereceğim bu rotadan sonra kadim semti bambaşka bir kadrajdan tecrübe edebileceğinizi garanti edebilirim.
Yıldız Doğan ve Gökhan Gürcüoğlu’nun Eminönü’nde restore ederek bambaşka bir perspektife dönüştürdükleri (ki arkasında emekçi insanlarla birlikte) kültür, sanat ve yaşam alanı CoBAC (Communication Business Art Culture)… Mimarisi, incelikli tasarımı ve bütününde detaylarıyla dikkat çeken bu yaşam ve çalışma alanında gerçekleştirilen kültür, sanat, mimari buluşmaları da Eminönü’nde başka bir atmosfere ses vereceğe benziyor. Gelin hikâyenin doğuşunu kurucularından Yıldız Doğan’dan dinleyelim…
“Bir köprü işlevi görmekte”
· Röportajımızın da giriş yazısı olan Mimar Schwanzer’in oturulan bir yapıyı, mimariyi, “4 duvar ve başımızın üzerinde bir damdan daha fazla olan bir şey” diye tariflemesine istinaden CoBAC kurucuları / sizler için, “sanat”, “sanat mekânı” ne anlam ifade ediyor?
Schwanzer’in tanımından yola çıkarak; evet, mimari 4 duvardan fazla bir şey ama ne? Biz bunu CoBAC’te yaptığımız “Luminar Etki Buluşmaları” isimli programımızın “Mimari’de Etki” oturumunda da tartıştık. Evet, 4 duvardan fazla bir şey; kişinin, kentin, hatta bir coğrafyanın sosyal hayatı üzerindeki etkisini konuştuk, bazen iyi bazen kötü hissettiren. Bir zamanlar küçük taşları yan yana getirerek mozaiklerden oluşan sanat eseri şehirler yaratan bir coğrafyanın; günümüzde birbirine yapışık, nefes almayan betonlar diktiklerini görüyoruz. Ve her iki sonuç da bize mimarinin 4 duvardan fazla bir şey olduğunu gösteriyor. Sorunuza dönecek olursak CoBAC, sanatı, düşüncenin ya da herhangi bir gerçekliğin estetik ifade edilebilmesinin en özgürlükçü aracı olarak ele almakta. Sanat mekânı ise bu ifade biçimini meraklılarıyla buluşturan bir köprü işlevi görmekte diye kısaca ifade edebilirim sanırım.
· Sizleri tanımak isteriz, kimdir CoBAC kurucuları? Yaşam mesainizde neler yaparsınız?
Otelcilik, İşletme ve İletişim eğitimleri almış, CoBAC’ten önce farklı sektörleri de deneyimleme şansı bulmakla beraber ağırlıklı olarak ağırlama / otelcilik sektöründe, hem kurumsal yapılarda hem de kendi girişimlerini de hayata geçirmiş biriyim. Biz de tıpkı CoBAC topluluğu gibi iş ve yaşam arasındaki keskin sınırlar içerisinde üretmeyi tercih etmeyen, seçenekleri var etmeye çalışırken de sınırları zorlayan bireyleriz.
· Gelelim CoBAC’e; bize biraz doğuşundan, derdinizden ve temasından bahseder misiniz? “Ortak iş, ortak sanat ve ortak kültür” mottosu ile profesyonel iş alanları ve yaşam arasındaki sınırları kaldırmayı, yaratıcılık ve üretkenlik için gerekli fiziksel ve sosyal koşulları sağlamayı hedefleyen bir ortak çalışma, etkinlik, gelişim ve yaşam alanıdır” diyorsunuz, bunu açalım isterim?
Son 20 yılda teknolojinin ve beraberinde iletişim araçlarının hızlı gelişimi, dikey ilişkilerin yatay ya da daha holokratik bir evrim geçirmesine neden oldu. Bu değişim bir itici güç olarak çalışma alanlarının da daha dinamik, adil ve ortak kullanıma uygun; ilham verici ve de stresten arındıran bir iç atmosferle tasarlanmasına neden oldu. Tabii tüm bu fiziksel çalışmaların esas tamamlayıcısı ‘insan’dı, yani ‘topluluk’. Bu topluluğun, statüsünden azade bir şekilde çalışan insanların aynı zamanda ağırlanma ihtiyaçları, bizim ağırlama sektöründeki deneyimimiz ve kişisel olarak insanlarla genel olarak kurmaya çalıştığımız empati, bu iş modelinin gelişmesine ciddi katkılar sağladı. Sonuç olarak, yoğun bir şekilde farklı disiplinlerde çalışan insanları, kültür ve sanat ortak paydasında bir araya getirerek mekânı sadece çalışma alanı olmaktan çıkarıp bir yaşam alanına dönüştürmekti temel derdimiz.
“Meraklılarıyla birlikte cevap aramaktı meramımız”
· Kuruluş aşamasında ve açılışını yaptığınız bu ilk sergi merhabasında, “bu da varmış” dediğiniz, ilginç gelen neler var? Mesela, Eminönü gibi kadim ama bir yanıyla da kültür sanat ilişkilerinden uzakta bir semtte neleri tecrübe ettiniz?
Öncelikle, böyle bir iş modeline lokasyon seçerken Eminönü ısrarımız çok fazla destek görmemişti. Öncelikle bu algıya değiştirmeye, çalıştığımız ekipleri buna ikna etmek ortaya istediğimiz gibi sonuç çıkması için elzemdi. Sonrasında sayısız bürokratik sorunla karşılaştık, bölge özelinde. Ama en ilginç olanları açıldıktan sonra yaşadık. Bölge esnafının yoğun ilgisi ve desteği… Kolluk güçlerinin Akbank Caz Festivali kapsamında terasta yaptığımız konser sonrası ziyaret edip, burada böyle bir mekân gördükleri için ne kadar mutlu olduklarını ifade etmeleri.
· “İlk Görü: Kitabı Kapağından Okumak” sergisinden bahsedelim, zira manidar bir seçim olmuş, bir edebiyatsever olarak mesut olduğumu belirtmeliyim! Buradaki meramınız nedir?
CoBAC Creativity, herhangi bir alanda yaratıcı tasarımlar yapan insanları hem bir araya getirmek hem de yaşadıkları sorunları birlikte konuşup iyileştirmek adına neler yapabileceğimizi tartışmak amacıyla tasarladığımız bir program. Bu programın ilki olarak “İlk Görü: Kitabı Kapağından Okumak” adlı sergi ve söyleşi etkinliğimiz ise kitapla tanıştığımız o “ilk görü”nün tarihsel serüvenine yakından bakmak amacıyla kurgulandı. Yazılı metne bir vitrin olan kapağın tasarımsal süreçleri nasıl işler, nasıl karar alınır; ismi genelde küçük harflerle yazılı olan bu tasarımcıların dünyası nasıldır? Bu sorulara, meraklılarıyla birlikte cevap aramaktı meramımız.
“Okur ile kitap arasındaki ilişki mahrem”
· Malumunuz coğrafya ve şereflendirenleri olarak arşiv geleneğimiz yok. Bu bakımdan da bu sergiyi kıymetli buluyorum, bir dokümanter niteliğinde. Sergiyi oluştururken öncelikleriniz nelerdi?
Aslında ilk başlığımız “Basılmamış Kitap Kapakları” idi. Sergi Koordinatörümüz sevgili Selen Patır ile konuya çalışırken bu alanın dipsiz bir kuyu olduğunu fark ettik. Sonrasında önceliğimiz, kronolojik olarak Cumhuriyet’in kurulmasından günümüze, Türkiye’de kitap kapaklarının, dönemlerinin akımlarını da göz önünde tutarak nasıl tasarlandığını yansıtacak eserleri seçmeye çalıştık. Bazen aynı dönemde bir yayınevinin kapak tasarımlarını “tipografi” ile sınırlı tutarak sade bir tasarım seçerken, başka bir yayınevinin “film afişi” gibi kapaklar tasarladığını da gördük ve sergide yer verdik. Ve özellikle 2000’lerden sonra ciddi grafiksel bir değişim olduğunu, kapakların kitap satışları üzerindeki etkilerini de söyleşi programlarımız da yayınevi editörlerinden öğreniyoruz.
· Sergi metninde, “Okur ile kitap arasında zaman ve mekânı engel olmaktan çıkaran türde bir ilişki var. Okur ile kitap arasındaki ilişki mahrem bir alandır. Bu alanın giriş kapısını açan, okurun kitapla karşılaştığı andır… Ve bu “ilk görü”, her şeyin üstündedir. Kitabın önce kapağı konuşur okur ile, kitabın dili olur. Türkiye’de 2000’lerde kitap kapaklarında yaşanan dikkat çekici değişim, okurların da kitap alma alışkanlıklarını belirleyen unsurlar arasında ön plana çıkmaya başladı” diyorsunuz, biraz bu mevzuyu bizlere anlatır ve fotoğraflar mısınız?
Esasen bu durumu, söyleşi programlarımızdaki çok kıymetli isimler bize aktarıyor. Biz de daha çok öğreniyoruz. Örneğin, Cevat Şakir’in yazarlığından önce edebiyat dünyasında kapak tasarımcısı olarak var olduğunu geride bıraktığımız ilk söyleşi de sevgili Ömer Durmaz’dan öğrendim. Hatta bir yayınevi bünyesinde kadrolu istihdam edilen ilk tasarımcıymış. Başka bir örnek; dağıtımı yapılmış bir kitabın, kapak tasarımı değiştirilerek yeniden okura sunulmasından sonra satışlarının 12 kat arttığını da aynı söyleşi de öğrendik. Ve tüm edinimler, bize bu programa ne kadar ihtiyaç olduğunu gösterdi.
“Etkinliklerimizin tamamı ücretsiz”
· CoBAC’in bundan sonraki sergisi veya projesi nedir, masada ya da kafanızda neler var?
CoBAC Creativity esasen, CoBAC’in “BAC” kısmını da oluşturan 3 alt başlıktan oluşuyor; Creativitiy of Culture, Creativity of Business ve Creativity of Art. Şimdi ilk sırada, Creativity of Art başlığı altında oldukça farklı işlere imza atan genç bir ressam arkadaşımızın ilk sergi projesi var, onu kurgulamaya çalışıyoruz. Ve sonrasında Eylül ayı itibariyle CoBAC Creativity yeni programlarını sunmaya devam edecek. Ayrıca “Luminar Etki Buluşmaları” isimli, I4D Kalkınma Derneği’yle birlikte tasarladığımız, Sosyal Girişim ve Etki Odaklı İşler ekosistemini odağına alan bir program serimiz var. Haziran ayını ilk çarşamba gününde “Kamu’da Etki” başlığıyla toplanacağız. Meraklıları, etkinliklerimiz sosyal medya hesaplarımız ve web sayfamız üzerinden takip edebilirler. Bu arada gerçekleşen etkinliklerimizin tamamı ücretsiz…
· CoBAC’in müdavimleri ve takipçileri kimlerdir? Ayrıca sergi yapmak ya da kültür sanat alanında bir projesini sunmak isteyen genç sanatçılara ne söylemek istersiniz, sizinle nasıl iletişime geçebilirler?
Özellikle yaratıcı ekosisteminde yer alan, bu ekosisteme ihtiyaç duyan kişi ya da kurumları yakinen takip ediyoruz ve genel olarak topluluğumuz ve takipçilerimizde bu kişi ve kurumlardan oluşuyor. Onlara heyecanlarını paylaştığımızı ve CoBAC’in ortak çalışma ve etkinlik alanlarının kendilerine her zaman açık olduğunu söylemek isterim. Sergi ve projelerini bizlerle geliştirmek isterlerse web sayfamız ya da tüm sosyal medya kanallarımızdan bizimle iletişime geçebilir, kendilerini tanıtarak CoBAC’i diledikleri zaman deneyimleyebilirler.
· Ve son olarak söylemek istediğiniz, “bu da var, paylaşalım, çoğalsın” dediğiniz neler var?
Yaratıcı ekosistemin var olduğu ve bizim topluluğumuzun ulaşmak istediği hedefler doğrultusunda geliştirmeye çalıştığımız yeni lokasyonlar ve fonksiyonlara dair çalışmalarımız devam ediyor. En kısa zamanda bunları hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Yakın zamanda duyurularını yapacağımızı umuyorum.
[ad_2]
Source link
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.